28 Mart 2014 Cuma

MEHMET AKİF ERSOY'UN CENAZESİ

Milletimizin şanlı milli marşını yazan büyük insan ve şairimizin öldüğünde nasıl bir cenaze defnine layık görüldüğü içler acısıdır.

Mehmet Akif’in Cenazesi İle İlgili Bir Hatıra.

Dergiler önemlidir. Türk Edebiyatı dergisi 1983 yılı Mart sayısında Akif İçin özel bir sayı hazırlamıştı. O sayıda ; yazdıklarına peşinen mahcup olan bir isim vardı. Dr. Macit Bumin adlı Tıp öğrencisi.
Yıl; 1936 aylardan Aralık. Soğuk bir gün.
Bir cami avlusu ve bir tabut. İçinde İstiklal marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy. Devlet erkânı yok. Sadece iki kalem katibi.
Sonraki yıllarda 1983 de ilk devlet töreni ile anıldı.
Bunlar Türkiye’de oluyor.Bir ülke düşünün ki İstiklal Marşı şairi ölsün ve devlet töreni yapılmasın? Aslında Akif Milletin gönlünde yaşıyor. Maddiyat için her değeri bırakıp yolsuzluk yapanları, devlet imkanlarını pervasızca kullananları görünce, milli şairimizi daha çok seviyoruz.
Ödül olarak o günün 500 lirasını kabul etmeyen, istiklal Marşını safahat’a almayan, onu kahraman ordumuza ithaf eden milli şaiirimize Allah rahmet eylesin.
O cenaze merasimine katılan genç tıp öğrencisinin kaleminden tarihe not düşen bu yazıyı okuyalım.O bu hatırayı kaleme aldığı için mahcup. Ama biz ondan daha mahcubuz. Akif’in hedef gösterdiği yerlere ulaşamadık henüz.

MEHMET AKİF'İN HASTA YATAĞINDA VERDİĞİ SON RÖPORTAJ

Mehmet Akif’in Hasta Yatağındaki Son Röportajı

Geçen sene yayınladığımız ve Büyük ilgi gören Mehmet Akif Ersoy’un son röportajını tekrar yayınlıyoruz.

İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’la vefatından önce yapılan son röportajı . İşte o röportaj!
1 Temmuz 1936 yılında Yedigün dergisi adına muhabir –yazar Kandemir bey Taksim`deki Mısır apartmanında hasta yatağında yatan M.Akif Ersoy’u ile röportaj yapmak için merdivenlerden çıkarken M.Akif ile vefatından önceki son röportajı yapacağını bilmez.
Netpano 69 yıl sonra bu röportajı arşivlerden bulup sizin için tekrar gün yüzene çıkartık.
Türk Edebiyatına son devrin çok güzel şiirlerini hediye eden büyük şair Mehmet Akif vatandan on bir senelik bir ayrılıktan sonra tekrar aramıza kavuştu.Fakat İstiklal Marşı’nın milli his,milli heyecan ve milli şiir yaratan bu büyük şairi akif yurda hasta döndü.Şimdi hastanede tedavi altındadır.Yedigün muharriri Akif’le konuştu.Onun yurttan ayrı yaşadığı günlerdeki hatıralarını,intibalarını topladı.
Günün birinde sessiz sedasız yola revan olarak vatan ufuklarını aşan şair Mehmet Akif, tam on bir yıl süren bu uzun seferin sonunda,işte bembeyaz bir hastane odasının bembeyaz bir yatağında solgun,mecalsiz ve bitap yatıyor.Başucundaki sandalyeye oturdum. Ak kılların çerçevelediği bu sapsarı yüze,bu gevşemiş,şarkmış çizgilere bu yorgun ve dalgın gözlere bakıyorum, zaman denen şeyin kudretini hayat denen efsanenin sırrını bilmek istiyorum,sonra yavaşça soruyorum
-Özledin mi bizi üstat ?
dudaklarını hiç kıpırdatmasaydı hiç ses çıkarmasaydı bile,bu zehir gibi gülümseyişiyle her şeyi söylemiş olurdu.
Özlemek mi oğlum..Özlemek mi ?
Bu acının büyüklüğünü bir daha kendi içinde görmek ister gibi gözlerini yumdu, sonra kesik kesik konuştu;
Mısır’dan üç gecede geldim. Bu üç gece otuz asır kadar uzun sürdü..Orada on bir yıl kaldım ..fakat bir an oldu ki, on bir gün daha kalsaydım çıldırırdım…
-Hasret
Kupkuru dudaklarında kendi gibi solgun bir ses sızıyor;
-….Çok acı…

MEHMET AKİF ERSOY SÖZLERİ








İSTİKLAL MARŞI NASIL YAZILDI ?

Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı


İstiklâl Marşımız nasıl yazıldı?
Elleri üşüyordu. Ama yüreği sımsıcaktı. O günlerde büyük bir maddi sıkıntı içindeydi. Ankara’nın soğuğunda ceketle gezerdi. Paltosu yoktu. Çok soğuk günlerde arkadaşı Şefik Kolaylı’nın muşambasını ödünç alarak giyerdi. 7 Kasım 1920’de gazetelerde yer alan bir ilan gördü. Genel Kurmay Başkanlığı’nın isteği üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği ilanda bir istiklâl marşı yarışması açıldığı ve bu marş için 500 lira para ödülü konulduğu bildiriliyordu. O zamanlar için çok büyük bir para olan bu ödülle neler alınmazdı ki… Dönemin en güçlü şairlerinden biri olan Mehmet Âkif bu ilanla hiç ilgilenmedi.

Yarışmaya 724 şiir katıldı. Fakat hiçbirisi istenilen nitelikte bulunmadı. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver ve arkadaşları Mehmet Âkif’e başvurdular. Âkif ise millet için yapılacak bu işi para için yapamayacağını belirterek başvuruyu geri çevirdi. Bunun üzerine Hamdullah Suphi Bey kendisinin yarışma dışında tutulacağı sözünü vererek yarışmaya katılmasını rica etti. Ve Mehmet Âkif İstiklâl marşı’nı yazmaya başladı. Ankara’da gece gelen ilhamı kaçırmamak için bazı dörtlükleri mum ışığında Taceddin Dergahı’nın duvarlarına kazıdı. Her kelimesine yüzlerce vatan evladının canını feda ettiği özgürlük marşımız Âkif’in kalemiyle en güzel ifade tarzını buldu. 17 Şubat 1921’de Sebülirreşad dergisinde yayımlandı.
1 Mart 1921’de Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver TBMM’de, insanların ancak kendi eserlerinden esirgemeyecekleri bir sesle okudu Âkif’in şiirini. Okunurken şiddetli alkışlarla defalarca kesildi, ruhları bir heyecan sardı.
12 Mart 1921’de dört defa okunup ayakta alkışlanmış, meclisi bir coşku tufanı kaplamıştı. Alkışlarla meclis inlerken Mehmet Âkif mahcubiyetinden başını kolları arsına alarak, sıranın üzerine yumuldu. Mecliste duramayıp dışarı çıktı. Milleti için yaptığı bu işte alkışlarla gurur duyma ücretini bile çok gördü kendine. Âkif’in şiiri,12 Mart 1921’de meclis tarafından milli marş olarak kabul edildi.
Verilen ödülü kabul etmemesi o zaman bazı kimselerce tuhaf karşılandı ama o bunlara aldırmadı.
Hala üşüyordu. Yine arkadaşından aldığı ödünç paltoyu giyiyordu. Bir gün Şefik Bey ona:
_ “Şu mükafatı reddetmeyip bir palto alsan olmaz mıydı?” diyecek oldu. Mehmet Âkif böyle konuştuğu için tam iki ay Şefik Bey’le hiç konuşmadı. Artık Ankara’nın çok soğuk günlerinde de ceketle dolaşıyordu.
Mehmed Âkif’in ölümünden kısa bir süre önce Hakkı Tarık Us’un da aralarında bulunduğu misafirler, Âkif’i ziyarete gelmişlerdi. Âkif, bitkin bir durumda olduğu için yatağına uzanmıştı. Söz İstiklâl Marşı’na intikal etmiş ve misafirlerden biri:
- Acaba, yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? demişti:
Bitap bir halde yatan Mehmed Âkif, birdenbire başını kaldırdı ve kesin bir cevap verdi:
-Allah, bir daha bu Millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın!...
Evet, Allah Teâlâ, bu Milleti bir daha İstiklâl Marşı yazmaya mecbur etmesin ve bu Milletin istiklâl ve hürriyetini tehlikeye düşürmesin.
Merhum Âkif, bu eseri Türk Milleti’ne ve Kahraman Ordumuza hediye etmişti. Bundan dolayı eseri SAFAHAT’a almak istemiyordu. Vefatından sonra tam metin, yani on kıta olarak Safahat’ta neşredildi.
Elleri üşüyen ama yüreğinde vatan ve millet aşkından kocaman bir alev barındıran bu büyük insan, Türk bayrağı dalgalandıkça bu millet var oldukça unutulmayacak, kalplerde yaşayacaktır
 

SAFAHAT'IN BÖLÜMLERİ

Safatat’ın Bölümleri
1. Safahat: Bazı meseleler dokunan Mehmet Akif muhitimizi saran korkunç hastalığı da sezmiştir. Tembellik ve meskenet… Fazla boşanmalar ve aile hayatımızın bozukluğu.
2. Safahat: Diğer adı Süleymaniye Kürsüsünde‘dir. Bu kısımda mahali meseleler değil, büyük ve umumi davalar incelenmiştir. Bakışlar islam alemineve memleketimize çeviriyor. Bu kadar geri olmamızın sebeplerini irdeliyor Akif. Bunun yanında gerilikten kurtulmak için çözüm yolları da ortaya koyuyor.
3. Safahat: Bir diğer adı Hakkın Sesleri‘dir. Bu kısımda ise şair balkan harbi felaketini dile getirir.
4. Safahat: Mehmek Akif buna ise Fatih Kürsüsünde ismini vermiştir. Bu kısımda ise tekrar toplumumuzun ilerleme ve kalkınma meselesine dönüyor şair.
5. Safahat: Hatıralar olarak da anılır. Burada ahlak meselelerine önemle temas ediyor ayrıca umumi harpten de bahsediyor.
6. Safahat: Asım olarak da bilinir. Umumi harp ve viran çıkan vatan konu edilen şeylerdir. Bu eserde ortaya konan en büyük dava ve eserin ruhu, bizi kurtaracak nesildir. Bu nesil ise gençliktir. Bu nesli Asın temsil ediyor. Ayrıca şairin çok bilinen Çanakkale Şehitlerine şiiri de bu eserin bir parçasıdır.
7. Safahat: Diğer adı ise Gölgeler‘dir. Umumi harp sonu yazılan ve bizi çalışmaya teşvik eden manzumeler barındırıyor.
Son olarak ise dikkatinizi bir şeye çekmek istiyorum. İstiklal Marşı Mehmet Akif’in hiçbir eserinde yoktur. Çünkü şair bu marşı halkın olarak görüyor ve hiçbir eserine koymuyor ve dile getirmiyor.Mehmet Akif Ersoy’u saygıyla anıyoruz.





M

BAŞLICA ESERLERİ

Başlıca Eserleri


Düz Yazı


1. "Safahat Birinci Kitap": İçinde 44 manzumevardır. Toplamı 3 000 dize kadardır. Konularını toplumun acı çeken çeşitli kesimlerinden, hürriyet, istibdat gibi siyasal olaylardan, şairin mistik duygularından ve bu dünyevi vazifelerden almaktadır.

2. "Safahat İkinci Kitap": Süleymaniye Kürsüsünde Süleymaniye Camii'ne giden iki kişinin söyleşilerini içeren bir başlangıçla kürsüde Seyyah Abdürreşit İbrahim'i konuşturan uzun bir bölümden oluşmaktadır. 1 000 dizedir.

3. "Safahat Üçüncü Kitap": Hakkın Sesleri Toplumsal felaketler karşısında insanları uyarmak için gerçek İslami mesajı yansıtmaktadır. Toplamı 500 dize tutan 10 parça manzumedir. Manzumelerde Akif, partizanlığa, umutsuzluğa, ırkçılığa ve ateizme çatmaktadır.

4. "Safahat Dördüncü Kitap": Fatih Kürsüsünde İki arkadaşın Fatih yolundaki konuşmalarını içeren bir bölümle, Fatih Camii Kürsüsü'ndeki vaizin konuşması olarak verilen uzunca metni içermektedir. 1 800 dizedir. Toplumsal ve siyasal bir yergidir. Tembellik, gerilik ve batı mukallitleri hedef alınmıştır.

5. "Safahat Beşinci Kitap": Hatıralar Tümü 1 600 dizedir. Manzumelerde toplumsal felaketler karşısında Allah'a yakarılmakta, İslamiyeti gerektiği gibi ve geri kaldığı için tembel halk ve aydınlar suçlanmakta, Akif'in gezdiği yerlerdeki izlenimleri anlatılmaktadır.

6. "Safahat Altıncı Kitap": Asım 2 500 dizelik tek parçadan meydana gelmektedir. Savaş vurguncuları, köylülerin durumu, geçmişe bakış anlayışı, eğitim-öğretim, medrese, ırkçılık, batıcılık, gençlik gibi birçok konu üzerinde durmakla birlikte, Akif'in gerçek görüşünü temel alır. Hocazade(Akif) ile Köse İmam arasında karşılıklı konuşmalar biçiminde geliştirilmiştir.

7. "Safahat Yedinci Kitap": Gölgeler Akif'in 1918-1933 yılları arasında yayımlanmış manzumelerini içermektedir. Bunların toplamı bir kısmı kıta olmak üzere 41'dir. Manzumelerin üçü ayet yorumu olarak kaleme alınmıştır. Yazdıkları dönemin Akif üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır.

8. "Son Safahat": Ölümünden sonra, damadı Ömer Rıza Doğrul tarafından Akif'in basılmamış şiirleri bir araya getirilerek bu ad verilmiş ve 1943'teki toplu basımın sonuna konmuştur. 16 manzumedir ve birçoğu kıtadır. Safahat'ın daha sonraki basımlarında Son Eserleri başlığı altında verilmiştir. M.Ertuğrul Düzdağ'ın tertip ettiği 8. Basımda bunlara 11 yeni manzume eklenmiştir.

9. "Safahat (Toplu Basım)": 6 Safahat'ın ve Son Safahat'ın yeni harflerle toplu basımıdır. Ömer Rıza Doğrul tarafından basıma hazırlanmış, bir mukaddime, indeks ve önsöz konulmuştur.

Nesir


1. "İttihat Yaşatır, Yükseltir, Tetrika Yakar Öldürür" : Mehmet Akif ile Aksekili Ahmet Hamdi Bey'in, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Şehzadebaşı Kulübü'nde yaptıkları birer konuşma Mev'aziz-I Diniye Birinci Kısım adıyla bastırılmıştır. Buradaki 54-60. Sayfalar Mehmet Akif'in konuşmasını kapsamaktadır.

2. "Kastamonu'da Nasrullah Kürsüsü'nde" : Akif'in Kastamonu Nasrullah Kürsüsü'nden yaptığı konuşmasıdır. Akif, Sevr Anlaşması'nı anlatmaktadır.

3. "Kur'an'dan Ayetler ve Nesirler": Üç bölümlük eserin birinci bölümünde Kur'an Tefsirleri, ikinci bölümde Milli Mücadele döneminde yazılmış üç tefsiri ile Kastamonu ve ilçelerindeki vaazları üçüncü bölümde ise edebiyat yazıları, hasbihalleri yer almaktadır.

4. "Mehmet Akif Ersoy ( Safahat ve İstiklal Marşı Şairi), Kur'an -I Kerim'den Ayetler (Meal-Tefsir)- Mev'izeler (Balkan Harbi'nde-Milli Mücadele'de)": Hazırlayan: Suat Zühtü Özalp. Birinci kısımda Akif'in yorumladığı ayetlerin Kur'an yazısı ve Latin harfleriyle okunuşu, meali ve tefsiri veriliyor. Bunların sayısı 32'dir. İkinci kısım da sekiz konuşma vardır. Bunlardan üçü Balkan Savaşı yıllarında yapılmıştır. Zağanos ve Nasrullah Camiileriyle Kastamonu ve ilçelerindeki konuşmalarından oluşur.

5. "Mehmet Akif, İstiklal Marşı Şairimizin İstiklal Harbindeki Vaazları": Hazırlayan: Hasan Boşnakoğlu

6. "Babanzade Ahmet Naim, Profesör Abbas Mahmut Akkad, Mehmet Akif: İman ve Ahlak": Hazırlayan: Süleyman Fahir

7. "Mehmet Akif Ersoy Hutbeler": Sadeleştiren: Maruf Evren

Çeviri


1. "Müslüman Kadını": Mısırlı Ferid Vecdi'den tercüme edilmiştir.

2. "Hanoto'nun (Hanotaux) Hücmuna": Muhammed Abduh'un İslami Müdeafaası Fransız Dışişleri Bakanlarından Hanotaux, yazdığı bir makalede, İslamın medeniyeti kabule elverişli olmadığını ileri sürmüş, Muhammed Abduh da buna bir cevap vermiştir. Akif'in bu çevirisi, daha sonra kitap haline getirilmiştir.

3. "İçkinin Hayat-ı Beşerde Açtığı Rahneler": Abdülaziz Çaviş'ten çevrilmiştir.

4. "Anglikan Kilisesi'ne Cevap": Abdülaziz Çaviş'ten tercüme edilmiştir. Kitap ayrıca Hazreti Ali'nin Bir Devlet Adamına Emirnamesi adıyla da Mehmet Akif'in çevirisinden yayımlanmıştır.

5. "Mehmet Akif Külliyatı": Hazırlayan İsmet Hakkı Şengüler. Akif'in çevirilerine ayrılmıştır.6.Orani: (Kamil Flamaryon'dan)

7. "Hadika-i Fikriyye": (Ferit Vecdi'den)

8. "Müslümanlıkla Medeniyet": (Ferit Vecdi'den)

9. "Medeniyet-i İslamiye Tarihi'nin Hataları": (Şiblinnumani'den) Corci Zeydan tarafından yazılan Medeniyet-i İslamiye Tarihi adlı eserin hatalarını göstermek amacıyla Hintli Şiblinnumani'nin yazdığı eserlerdir.

10. "Asr Suresi Tefsiri": ( Muhammed Abduh'dan)

11. "Alemi İslam": Hastalıkları ve Çareleri: (Abdülaziz Çaviş'ten)

12. "Müslümanlık Fikir ve Hayata Neler Bahşetti?": ( Abdülaziz Çaviş'ten)

13. "Kavmiyet ve Din, İslam ve Medeniyet": (Abdülaziz Çaviş'ten)

14. "Esrar-ül Kur'an": (Abdülaziz Çaviş'ten) Bu eserin çoğu bölümünü Mehmet Akif Ersoy tercüme etmiştir.

15. "İslamlaşmak": (Sait Halim Paşa'dan) Fransızcadan çeviridir.

MEHMET AKİF ERSOY 'UN HAYATI

Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.
Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder.
Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri vermiştir.
1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi.
Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır.
1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.
1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a gitti. Ağustos 1936′da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta olarak döndü.
Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.